30 Aralık 2016
Sayı: SYKB 2016/01 (49)

Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!
Dinci sermaye iktidarı savaş bataklığını derinleştiriyor
15 Temmuz “Araştırma” Komisyonu’nda sona doğru!
Faşist saldırılar tırmanıyor, gerici abluka yoğunlaşıyor
2016 yılı baskı ve zorbalığın tırmandığı bir yıl oldu
MİB MYK Aralık ayı toplantısı sonuçları
Bekaert grevinin ardından...
Kamu Çalışanları Birliği Programı üzerine-1
2016’da iz bırakan dünya olayları
2016’nın aynasından geleceğe bakmak - II
FARC: ‘80’li yılların tekrarı mı? - II
Berlin saldırısı ve emperyalist ikiyüzlülük
Asbest: Skandal sistemin skandal malzemesi
Gençlik mücadelesi ve 2016
Baskı, sömürü ve şiddete karşı öfke büyüyor
Piyangodan kurtuluş çıkmaz, kurtuluş kendi ellerimizde!
“Kızıl bayrağımızla 2017’yi kavganın ve umudun yılı yapacağız!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

2016'nın ardından..

Baskı, sömürü ve şiddete karşı öfke büyüyor

 

2016'yı, emperyalist kapitalist düzenin derinleşen krizi ve yoğunlaşan savaş ve saldırı politikaları ile geride bıraktık. Bu tablonun emekçi kitlelere yansıması ise açlık ve yoksulluk içinde yıkımdan başka bir şey olmadı. Siyasal gericilikle karakterize olan emperyalist düzenin sömürü politikaları, baskıyı, terörü ve yozlaşmayı da beraberinde üretti. Bu tablonun ağır faturasını kadınlar da ödedi ve ödemeye devam ediyor.

Dünya ölçeğinde yaşanan gelişmelerle birlikte, sömürü politikaları kadın emeğini gün geçtikçe değersizleştirirken, cinsel baskı ve eşitsizlik arttı, kadına yönelik şiddet tırmandı. Siyasal İslam'ın kadınlar üzerindeki etkileri ise daha da boyutlandı. En bariz örneklerini ise, Ortadoğu’da IŞİD gibi cihatçı çetelerin gerçekleştirdiği baskı, şiddet, taciz ve tecavüzlerden gördük.

Geride kalan yılda, ülkemizdeki kadınların yaşadıkları da dünyadaki tablodan farklı değildi. Dahası, gün geçtikçe boyutlanan düzen krizi ve AKP iktidarının uyguladığı politikalarla daha da derinleşmiş oldu. AKP iktidarının gerici zihniyetinin, sindirme, denetim altında tutma ve beraberinde toplumu dizayn etme politikalarının sonucu olarak kadınlar hedefe çakıldı. Kadınların giyimine kuşamına müdahale edildi, taciz meşrulaştırıldı, şiddet tırmandırıldı. İktidar sözcülerinin söylemleriyle sözde annelik kutsanarak kadınlar aşağılandı. İktidar olmanın tüm olanaklarını sonuna kadar kullanan AKP, dinsel gericiliği topluma empoze etmek için her olanağı kullandı. Anaokullarından başlayarak gerici politikalar yaygınlaştı. Yargı eliyle şiddet-taciz-tecavüz meşrulaştı. Ensar Vakfı gibi iktidar destekli kurumlarda yaşanan cinsel istismar vakaları, erkeklerin kız çocuklarından bile tahrik olabileceklerine dair verilen dini vaazlar, buz dağının görünen yüzüydü. Geçen ay cinsel istismar yasasının gündeme getirilmesi ise, bu zihniyetin en bariz örneği olarak karşımıza çıktı.

Yıllardır kadına yönelik izlenen politikaların yarattığı zihniyetin ürünü olarak da kadınlar saldırıların hedefi oldu. Şort giydiği için kadının otobüste tekme yemesi, hamile kadının spor yaparken dövülmesi, kız yurdundan göz göre göre genç kadınların kaçırılması vb. olaylar halen hafızalarımızdadır.

Bu tablo, aynı zamanda kadına yönelik şiddeti de tırmandırdı. AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddetin artışında %1400’lere varan ürkütücü rakamlarının 2016 yılının ilk 11 ayındaki karşılığı, basına yansıyan rakamlara göre 236 kadın cinayeti, 71 kadına tecavüz, 368 kız çocuğuna cinsel istismar olayı oldu. Kuşkusuz ki OHAL ile birlikte toplum ölçüsünde şiddetin tırmanması, kadına yönelik şiddeti de tetikledi ve şiddet oranlarında %15 oranında artış yaşandı.

AKP iktidarının Kürt halkına dönük kapsamlı imha operasyonları sırasında Kürt kadınları da hedef alındı. Bir yandan Taybet Ana gibi yoksul Kürt emekçiler sokak ortasında katledilirken, öbür yandan Kürt kadın siyasetçiler yerel direnişlerde hedef gözetilerek katledildi. Ekin Wan ismindeki gerillanın işkenceyle katledilmesi ve ölü bedeninin teşhir edilmesi, sermaye devletinin Kürt halkına ve direnişçi Kürt kadınlarına dönük intikamcı yüzünün resmi oldu.

Tablonun öteki bir yanını ise kadın işçi ve emekçileri de doğrudan etkileyen sınıfa dönük saldırılar oluşturmaktadır. Esnek ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıyla birlikte gündeme getirilen kiralık işçilik, kadın işçilerin analık sorumlulukları gerekçe gösterilerek meşrulaştırılmak istenmiştir. Aynı zamanda çıkartılan istihdam paketleriyle kadın işçilere esnek çalışma dayatılmıştır. Keza çalışma yaşamında her biçimiyle mobbingin yaygınlaşması ise, kadın işçiler üzerindeki çifte sömürüyü perçinleyen bir rol oynamıştır.

Baskı ve sömürüye karşı tepki ve öfke

Koyu karanlığın, baskı ve şiddetin hakim olduğu 2016 yılında, kadınlar mücadele alanlarında da yerlerini aldılar. Kürt kadınlarının direnişi, 8 Mart ve 25 kasım eylemlerinde devletin şiddetine karşı sergilenen direnişler, son olarak cinsel istismar yasasına karşı sokağa çıkılması, kadınlardaki mücadele potansiyelini gösteriyor. Her ne kadar tepkiler sınıf zemininde dışa vurmasa bile, iktidarın çok yönlü baskı ve şiddet politikaları karşısında kadınların önemli bir dinamik olduğunu bugünden gösteriyor.

Toplam tablo içinde Rimaks ve Manisa ECA Valfsel fabrikalarında mobbinge uğrayan kadınların gösterdiği tepkiler, Kastaş ve AVON Kozmetik'te örgütlenme mücadelesinin ardından işten atma saldırına karşı sergilenen direnişler, kadın işçiler cephesinden önümüzdeki döneme yol gösteren örnekler olarak kayıtlara geçti. Yine Mata ve Valfsan fabrikalarında kadın işçilerce öne sürülen 8 Mart’ın ücretli izin ilan edilmesi ve regl izni taleplerinin Toplu İş Sözleşmelerinde yer bulması, işçi sınıfının mücadelesinde bir kazanım olarak örnek teşkil ediyor.

Aynı şekilde dünyanın dört bir yanında da kadın işçilerin eylemleri, örneğin Polonya’da kürtaj yasasına karşı 1 günlük genel grev, Latin Amerika’da tecavüze uğrayan ve katledilen genç bir kadın için iş durdurma eylemleri, İzlanda’da eşit işe eşit ücret için grev ve sayamadığımız bir dizi eylem deneyimi, işçi kadınların mücadelelerine ışık tutuyor.

Sert sınıf mücadelelerine hazırlanalım

Emperyalist kapitalist düzenin kriz içinde debelendiği, savaş ve saldırganlık politikalarını tırmandırdığı bir dönemde, Türkiye’deki sermaye iktidarı da derin bir bunalım yaşamaktadır. Siyasal gericiliğin, koyu baskı ve karanlığın, şiddetli bir ekonomik krizin sınıf mücadelelerini ve toplumsal çalkantıları doğuracağı bir döneme giriyoruz.

Çok açık ki, koyu karanlık içinde geçen 2016 yılının ardından, kadın işçilerin fitilini ateşlediği Ekim Devrimi'nin 100. yılı olan 2017’de sert sınıf mücadeleleri bizleri bekliyor.

 
§